Belki bugün aşağıda uyumak istersin diye düşündüm, burada yalnız başına kalmak zorunda değilsin. | I am thinking maybe you wanna sleep downstairs tonight, you won't have to be in here by yourself. |
Benjamin - böyle davrandığım için üzgünüm, fakat bu evde tek başına kalmak istemiyorum. | Benjamin - I'm sorry to be this way, but I don't want to be left alone in this house. |
Birden, otel odasında tek başına kalmak bana çok da eğlenceli gelmedi. | Suddenly, being alone in my hotel room doesn't sound like that much fun. |
Burada tek başına kalmak istemezsin. | You don't want to end up on your own out there. |
Buraya tek başına kalmak istemediğin için geldin. | You came because you don't know what to do with yourself. |
Aptalca bir şey yaparsan Donna'yı hamile bırakmak gibi. Tek başına kalırsın. | If you do something stupid- like get Donna pregnant- you're on your own. |
Bunu yaparsan bir başına kalırsın ve bir sonraki maliyetle boğuşursun. | If you do this, you'll be on your own, and the subsequent cost to you will be staggering. |
Chase, eğer bunu yaparsan kendi başına kalırsın. | Chase, if you do this, you are on your own. |
Eğer bu silahı alırsan, yalnız başına kalırsın. | If you take that weapon, you do it alone. |
Takım arkadaşların hakkında öyle konuşmaya devam edersen sonunda tek başına kalırsın. | Let me tell you something. You keep talking about your teammates the way you do, boasting' about yourself, you're gonna end up all by yourself. |
Fakat korku içinde olan bir adam neden burada bir başına kalır? | But if he is fearful, why does he stay here alone? |
Nasıl oldu da senin başına kaldım? | So how did I get stuck here with you? |